Tabiat Bilimlerinin ve Felsefenin/Kelamın Yaklaşımındaki Farklılıklara Dair Değerlendirme
Hazırlayan: Doç. Dr. Şener Özönder
Bir bilimsel model bir fenomeninin, tabiatta benzerleri bulunan maddelerin, onların özelliklerinin ve süreçlerinin cinsinden mekanik modelini içerir. Ayrıca bu bilimsel modelin tekrarlanabilir ve deneyle ve gözlemle test edilebilir olması gerekir. Ayrıca incelenen fenomenin başka yerlerde veya başka zamanlarda ortaya çıkması durumuna dair tahminlerde de bulunur. Bilimsel metot ontolojik veya felsefi temel sorular sormaz, maddenin varlığı veya sebep-sonuç ilişkisinin tabiatına dair konulara girmez, sadece fenomen ile epistemolojik bir ilişki kurmaya çalışır. Mesela fizikte uzayın ve zaman en temel düzeyde kesikli bir yapıda olup olmadığı kemalî/felsefî sorusu değil, uzayın ve zamanın kesikli olmasının doğuracağı muhtemel etkilerden hangileri deneyle ölçülebilir sorusu sorulur. Günümüzde bu yönde yapılan ışık girişim deneyleri zamanı ve uzayı sonsuz küçüğe kadar değil, ancak belirli bir küçüklüğe kadar bölebilmektedir. Mevcut deneylerde bir saniyenin milyarda birine, bir metrenin de milyar çarpı milyarda birine bakılabilmektedir, ve bu küçük ölçeklerde kesikliliğe dair bir delil bulunamamıştır. Bu deneyin sonucu uzay ve zaman en temel seviyede “kesiklidir” veya “kesikli değildir” sonuçlarından birisi değil, ancak bu iki küçük ölçekte uzayın ve zamanın kesikli olmadığıdır. Elbette daha da küçük ölçeklerde kesiklilik etkileri ortaya çıkabilir. Bu örnekte görüldüğü gibi tabiat bilimleri temel ontolojiye dair değil, fenomenlerin gözlemlenebilir ve test edilebilir veçhelerine dair sorular sorarlar. Diğer taraftan tabiat bilimlerinin felsefî/kelamî soruları sormaması felsefenin veya kelamın değersiz olduğu manasına gelmez, bu durum sadece tabiat bilimlerinin metodolojisinin getirdiği bir sınırlamadır.
Bilimsel modellerin fenomenlerle ilişkisi fonksiyonel ve faydacıdır. Bilim insanları bir tabiat olayını “anlamaktan” bahsettiklerinde onu felsefi ve ontolojik bir derinlikte anlamaktan bahsetmezler; bilim insanları için “anlamak” o fenomenin gözlemsel ve deneysel etkilerinin tutarlı ve kimi zaman matematiksel bir modelinin kurulabilmesi demektir. Fizikçi Lord Kelvin 1984’te Baltimore Lectures on Molecular Dynamics and the Wave Theory of Light dersinde, fizik bilimde bir meseleyi anlayıp anlamadığımızın testi “onun mekanik bir modelini yapabiliyor muyuz?” sorusunun cevabına bağlıdır demiştir. Nobel ödüllü Fizikçi R. Feynman’ın Fun to Imagine isimli belgesede söylediklerine göre fiziği anlamak onu daha başka şeyler cinsinden açıklamaktır, ve verdiği bir örnekte iki mıknatısın ters kutuplarının birbirini çekmesini ancak bir lastik ile açıklayabileceğini, matematiksel bir dil kullanmadan bundan temel bir şekilde açıklayamayacağını söyler.
Özetle felsefe ve kelam maddeye ve süreçlere dair nihaî ve en temel cevapları arayan soruları sorarken bilim fenomenlerin sadece ölçülebilir ve gözlemlenebilir özelliklerinden gelen verilerle ilgilenir. Elbette bilim fenomenlerin ardındaki görünmeyen ve erişilemeyen işleyişe dair modeller geliştirebilir, ancak bu modeller deneyde ve gözlemde ortaya çıkan veriyi tutarlı bir şekilde açıklamalıdır. Mesela kuantum mekaniği her bir parçacığın aslında bir dalga olduğunu söyler, bu dalganın kendisi ölçülemez ama Schrödinger denlemi bu dalganın uzaydaki zamanla hareketini tasvir eder. Bu kuantum dalgasının genliğinin (şiddetinin) karesi bir parçacığı uzayın farklı yerlerinde hangi ihtimaller ile bulabileceğimize söyler. Görüldüğü gibi bilimsel modeller fenomenlerin gözlemlenemeyen kısımlarına dair mekanik ve matematiksel kurgular yapsa da bu modellerin tasvir veya tahmin ettiği şeyler yine gözlemlenebilir ve ölçülebilir niceliklerdir. Kelam/felsefe ve tabiat bilimleri farklılıklarına dair bir diğer husus da ilkinin genellikle nitel, ikincisinin ise genellikle nicel olduğudur. Ayrıca kelam/felsefe baskın olarak aklî tutarlılık peşinde iken, tabiat bilimleri deney, gözlem ve matematiksel tutarlılık gerektirir. İlkinde metafizik önkabuller/aksiyomlar baskındır, tabiat bilimlerinde ise metafizik kabuller asgarî seviyededir; hatta bilimsel metot iki olay arasındaki illiyet bağı hakkında bile bir şey söyleyemez, nihaî kertede ancak korelasyonlardan bahsedebilir. Son olarak, birçok kelam ve felsefe okulu muhakeme ve mantık yolu ile kainata dair nihaî teorinin prensipte ve pratikte bilinebileceği düşüncesine hakimdirler. Halbuki tabiat bilimlerinde matematiksel olarak tabiatı gerçekten mutlak ve kusursuz bir şekilde açıklayan her şeyin teorisine kazârâ sahip olsak bile deneyde ve gözlemde oluşacak muhtemel hatalardan ve belirsizliklerden dolayı bu nihaî teoriyi mutlak kesinlikle test edemeyiz.